11 Haziran 2015 Perşembe
Kale - Antoine de Saint-Exupéry
10 Haziran 2015 Çarşamba
Zaman
gücünü saklarken
kendini affedip affedip unuturken,
ve aynaya her baktığında
gördüğünü kendin zannederken,
bize kalan bu işte..
şu yaşımın en güzel haliyle geldim sana..
hadi dokun bana
başlayıp başlayıp yarım bıraktığın sayfalar gibi dokun."
Denizin Delisi
delisin...
gitmesem de bekler orada deniz.
gelirsem, bilmelisin
benim beklememdir burada deniz.
gitmek gibi geleceğim
denizin delisine
delinin denizi gibi
o ne kadar giderse.."
Ö.Asaf
(16 yaşıma selam )
8 Haziran 2015 Pazartesi
Sevmek
içinde uçsuz bucaksız çaresizlik,
çoğu zaman yalnızlık dolu.
Kimi seversen sev hep aynı üstelik.
İster aşk olsun adı,
ister kardeşlik
veya dostluk;
karnında beslediğin evladını,
ya da bir hayvanı sevdiğinde de fark etmeyecek.
Sevgi her zaman başına bela açacak.
Büyük kavgalara gireceksin belki,
belki sonsuz hasretin eline düşeceksin
kim bilir asla yakın olamayacaksın bir düşün,
yine de atacaksın kendini bile isteye.
Karşılığı olacak mı,
sevinci acısına galip gelecek mi,bilmeyeceksin.
Düpedüz kumar oynacaksın aslında.
Değmez mi yalan dünyada diyeceksin,
ders almayacak kalbine yenileceksin.
Sevmek cisimsiz bir mucize,
kimseye anlatamayacaksın.
Bazen telaşından delirecek
bazen zamansız gülecek,
durup dururken ağlayacaksın.
Korkacaksın ama kaçınamayacaksın,
inkar edecek ama teslim olacaksın.
Sevmek güzeldir haklısın ama
uğuna yazılanları okudukça sen de göreceksin;
sevmek rezilliktir insana, alışacaksın.
Adına büyük cümleler kurmana gerek kalmayacak,
Hissetmen yeter, yaşayacaksın.
Bu Su Hiç Durmaz
Birer birer titrediler
Uykusuzluğundan belli, kafanda birikintiler
Teker teker döküldüler
Sen hep kendine önlemler aldın
Ben kendime yasaklar koydum
Önümüzde barajlar var
Bu su hiç durmaz!..
Bu su hiç durmaz!..
Yaşamak dopdoluydu akan pınarlar gibi
İnanmayanlar beklediler
Umutlarını borç verdin, cebinde hiç kalmadı
Dostların anlamadılar
Sen hep kendine önlemler aldın
Ben kendime yasaklar koydum
Önümüzde barajlar var
Bu su hiç durmaz!..
Bu su hiç durmaz!..
Nar gibi güzelliğin gizliydi vereceklerin fazlaydı
İnsanlar inanmadılar
Sustun sustun konuşmadın, sonra kaçtın arkana bakmadan
İnsanlar şaşırdılar
Sen hep kendine önlemler aldın
Ben kendime yasaklar koydum
Önümüzde barajlar var
Bu su hiç durmaz!..
Bu su hiç durmaz!..
4 Haziran 2015 Perşembe
Hayat
hep aynı insana umursamazlığı
bir diğerine sonsuz sevme yeteneğini verirken
geçip gidiyordu.
Nasıl bu kadar hoyrat olabildiler?
Nasıl en güzel cümleleri yazdıklarına,
en sahici gülümsediklerine
bu kadar kolay yüz çevirdiler?
Akıl sır erdirebilen olmadı.
Hayat dediğin
sevdikçe hatalara düşenleri
hiç affetmedi.
Onun eğlencesi yarı yolda bırakanlarla.
Zalimliği emek için aynı nakaratta takılıp kalmışlarla.
Hayat dediğin nedir?
Sevmek dediğin ne değerdedir?
Boş ver gitsin.
Hayat adaletlidir eninde sonunda;
Nefes sayısı farklı evet,
Gidilecek hiçlik aynı nasılsa..
Good Will Hunting
Gerçek kayıp ne demek bilmiyorsun..
birini bu kadar sevmeye cesaret bile edememişsindir..
Sırf oliver twist'i okudum diye hayatının ilk dönemlerinde neler hissettiğini anlayabilir miyim..
Yüz Yüze Konuşalım
Çok uzun zaman oldu, hiç gelmeyeceksin sanmıştım. Hadi açığı kapatalım. Saate bakmadan zamansızlığı düşünmeden konuşalım bir an önce. Sabırsızlığımı gözlerimden okuyorsundur. Çok şey var konuşacak. Unutmadın beni değil mi? Yüzlerce sene önce yan yana oturup dünyalar kadar konuşmuş hatta uzun uzun da susmuştuk. Araya bir kaç ömür filan girdi sanırım. Şimdi ikimiz de yaş aldık. Ben hala büyümeye çalışıyorum ama çelişki o ya, çocuk kalmak da istiyorum bir yandan. Sense bu hayatı yaşayıp bitirmiş, geri dönmüşsün; yüzündeki çizgilerden, gözlerindeki belli belirsiz bulutlanmalardan belli. Artık biraz çocuklaşmak ister gibisin, bu alaycı tavrın bu yüzden. Şakalarını nasıl özlemişim, benimle uğraşıp durmanı. Biliyorum ben de senden uzak durdum, haklı sebeplerim vardı. Sen değildin elbet suçlusu ama bu uzaklık gerekliydi. Bunu boş ver şimdi. Eskiyi hatırlar mısın? Bazı şeyler çok farklıydı. İnsan azdı, gürültü azdı, dertlerimiz azdı. Sevmek daha kolaydı..Telefonun icadından önceydi o günler hatırlar mısın? Mektuplar yazardık birbirimize. Mektuplar yetmeyince defter tutmaya başladık. Bir sen yazardın uzun uzun bir ben. Sen durmadan kendini anlatırdın, ben kendimi. Hiç de gocunmazdık bu sarhoş muhabbeti yazılardan. Cevapsız bırakırdık birbirimizi. Çünkü dinlemek yetiyordu. Parmaklarımı cümlelerin üzerinde gezdirmek yetiyordu. Kitapları konuşurduk en çok. Okuduğumu seninle paylaşmadan yapamazdım. Sürekli olmasa da müzik de dinlerdik. O anlar en keyifli olanlardı, dünya dururdu biz o şarkılarda kaybolurken. Sende kaybolmak güzeldi. Başımı dizlerine uzatır ellerinin saçlarımda gezinmesini beklerdim. Yumardım gözlerimi, bütün dünyaya. Peki şimdi? Bunca zaman sonra yine yüz yüze konuşalım olmaz mı? Konuşulacak dünya kadar meselemiz var. Cümleler var altını çizeceğimiz. Kitaplara vakit ayırma telaşı var. Peki ya filmler? İnsanı her seferinde başka dehlizlere götüren filmler var. Belki birazını birlikte izleriz. Ama en çok istediğim seninle durmadan konuşmak. Yüz yüze konuşalım olur mu. Çocuklar gibi heyecanlı ve coşkuyla. Sanki dünyaya geleli yüzlerce yıl olmamış gibi.....Konuş benimle..
31 Mayıs 2015 Pazar
Deniz Hayvanlarla Tanıştı
30 Mayıs 2015 Cumartesi
Tuvalet Eğitimi Notları
28 Mayıs 2015 Perşembe
Nereden Çıktın Sen
"Hayatı Sev"
Sabahattin Ali

27 Mayıs 2015 Çarşamba
Gün
Bu sabah melodram dolu şarkıları seçmeyecekti,
baharı yüksek tempoda bas bas bağıran bir şarkı buldu.
Sesi yükseltti. Adımları sıklaşmıştı.
Günü doğru insanlarla doğru kokularla karşılamıştı.
Sol cebine sabah busesini koydu.
Sıcak yatağından kalkarken minik elleriyle sarılan evlat kokusunu sağ cebine..
Yola çıktı. Yine aklında hikayesini merak ettiği dünyalar vardı.
Adımları kimseyi yormasın,daha yolun başından yaralamasın diye yavaşladı.
Ellerinde okul kitapları olan çocuğa selam verip mahallesini geride bıraktı.
26 Mayıs 2015 Salı
Deneme 7
"hey koca dünya nasıl da avucumuzdasın,
nasıl da parlıyorsun ay gözleri maden
çözdüğüm bütün bulmacalardan zorludur yüreğin..."
Turgut Uyar
25 Mayıs 2015 Pazartesi
Kafka'dan
hiç bir şey bilmiyorum;
tek istediğim
yüzümü kucağına koymak,
başımın üzerinde dolaşan
ellerini hissetmek
ve sonsuza dek öyle kalmak"
Franz Kafka / Milena'ya Mektuplar
Mendirek
24 Mayıs 2015 Pazar
Günaydınım
Bak gördün mü 20 yaşında kurduğumuz hayalin içindeyiz. Bu sabah minik bir kafa "annee babaa" kalkın artık diye odamıza geldi. Artık bize kafa tutuyor. Adı gibi bir çocuk oldu. Bize verdikleri derya deniz...
Senin varlığın ömrümün yarısına eşit. 7 senelik evlilik nedir ki biz seninle beraber büyümüşüz bak. Ayrılıklar, hesaplar kitaplar, yol ayrımları, aynı evde görüşmediğimiz günler yaşamışız. Bazen hastane odaları bazen en sevdiğimiz kasabalardaki küçük pansiyon odalarını paylaşmışız. Bilmediğimiz ülkelerde haritalara bakmış, paramız kalmayınca şarapla simit yemişiz. Paramız olunca tüm rakı balıklar bizim olmuş. Benim ellerim hala aynı sıcak, senin ellerin hala aynı tedirgin. Ve hala el ele gezmenin tadını duyuyorum. Hala eve gelirken seninle olacağım için seviniyorum. İçimdeki,dışımdaki tüm fırtınalar tüm sıkıntılar sadece senin limanında diniyor. Sevgilim seninle hayatımız hep sürsün isterim. Ne eksik ne fazlaya ihtiyaç duymam. Sen,kızım ve hissettiklerimiz yeter. Nice seneler günaydınım.
23 Mayıs 2015 Cumartesi
Herneyse
22 Mayıs 2015 Cuma
Bir Mayıs Sabahı'ndan
Öte yandan güzelliği düşünüyorum. Sevgilimin karşılıksız gülüşündeki, kızımın "annecim" demesindeki güzelliği... Bugün anama babama kavuşacağımı düşünüyorum.Annemin kokusuna hala muhtaç oluşuma şaşırmıyorum artık.
Beni sosyal medyaya iten sebepleri yitirmeye başladığımı hissediyorum. Meğer paylaşmak hala bir kenarda gerçek insanlarla mümkünmüş. Kanlı canlı "buradayım" diyen insanlar varmış. Buna hayret ediyorum. Sonra geçmişe takılıyor aklım. İnsanların nasıl kolayca gidebildiklerini nasıl kolayca yüz çevirebildiklerini hatırlıyorum. İçimdeki ses "yavaş,soluklan" diyor. Dinlemek istemiyorum. Suya kim dur diyebilmiş ki.
Sonra sokaktaki sesler içimden gelenleri bastırıyor. Kornalar, kötü kötü adamların mikrofondan gelen sesleri, trafiğin insana sahil kasabaları düşleten karmaşası....derken...
Soruyorum kendime "peki sen bu hayatın neresindesin,dünyanın neresinde?"
"Ayrıntılardayım" diyorum, "satır aralarında, bir çift gözün renklerinde, bir avuç insandayım" diyorum.
İyi ki varsın Derya Köroğlu. İyi ki besteledin bu şarkıyı. Bana hala yazdırıyorsun.
20 Mayıs 2015 Çarşamba
Aklım Almaz
Bazen karmaşık bazen basit şeyleri.
Uçağın uçuşuna akıl sır erdiremem mesela.
İlk yoğurdu kim nasıl mayaladı diye düşünür dururum.
Bir zaman çok sevdiğin insana
sokaktan geçen bir yabancı gibi nasıl bakılabilir,bunu da anlamam.
Hayvanlar nasıl sevilmez?
Çiçekler neden solar?
Ağlayan bir çocuğa kalp nasıl dayanır?
Tutulamayacak sözler neden kolayca verilir?
Çocuklar neden acı çeker?
İyilik yapmaktan ne diye kaçınır insanlar?
Anlayamam işte..
Liste uzar gider..
Aklım ah benim kalbime zarar aklım..
Durma düşün sen yaşadıkça
Cevap buldukça başka soru bulursun nasılsa.
19 Mayıs 2015 Salı
Çocuksun Sen / Ahmet Telli
Dünyanın dışına atılmış bir adımdın sen
Ömrümüzse karşılıksız sorulardı hepsi bu
Şu samanyolu hani avuçlarından dökülen
Kum taneleri var ya onlardan birindeyim
Yeni bir yolculuğa çıkıyorum kar yağıyor
Bir aşk tipiye tutuluyor daha ilk dönemeçte
Çocuksun sen sesindeki tipiye tutulduğum
Dönüşen ve suya dönüşen sorular soruyorsun
Sesin bir çağlayan olup dolduruyor uçurumlarımı
Kötü bir anlatıcıyım oysa ben ve ne zaman
Birisi adres sorsa önce silaha davranıyorum
Kekemeyim en az kasabalı aşklar kadar mahçup
Ve üzgün kentler arıyorum ayrılıklar için
Bir yanlışlığım bu dünyada en az senin kadar
Ve sen kendi küllerini savuruyorsun dağa taşa
Bir daha doğmamak için doğmak diyorsun
Ölümlülerin işi bir de mutlu olanların
Onların hep bir öyküsü olur ve yaşarlar
Bırakıp gidemezler alıştıkları ne varsa
Çocuksun sen her ayrılıkta imlası bozulan
Susan bir çocuktan daha büyük bir tehdit
Ne olabilir, sorumun karşılığını bilmiyor kimse
Kötü bir anlatıcıyım oysa ben ve ne zaman
Bir kaza olsa adı aşk oluyor artık
Aşksa dünyanın çoktan unuttuğu bir tansık
Seni bekliyorum orda, o kirlenen ütopyada
Kirpiklerime düşüyorsun bir çiy damlası olarak
Yumuyorum gözlerimi gözkapaklarımın içindesin
Sonsuz bir uykuya dalıyorum sonra ve sen
Hiç büyümüyorsun artık iyi ki büyümüyorsun
Adınla başlıyorum her şiire ve her mısrada
Esirgeyensin bağışlayansın, biad ediyorum.
Çocuksun sen ve bu dünya sana göre değil
Çocuksun sen sesinin çağlayanına düştüm
Bir çiçeğe tutundum düşerken, ordayım hâlâ
Sallanıp durmaktayım bir saatin sarkacı
Nasıl gidip geliyor gidip geliyorsa öyle
Zaman benim işte, nesneleşiyor tüm anlar
Dursam ölürüm paramparça olur dünya
Çocuksun sen sesinin çağlayanına düştüğüm
Uçurum diyordun bir aşk uçurum özlemidir
Bırakıyorum öyleyse kendimi sesinin boşluğuna
Tutunabileceğim tüm umutları görmiyeyim için
Gözlerimi bağlıyorum geceyi mendil yaparak
(Gözlerim bir yerlerde daha bağlanmıştı, bunu
Unutmuyorum unutmuyorum unutmuyorum hiç)
Bir rüzgâr esse ellerin fesleğen kokuyor
Kırlangıçlar konuyor alnına akşamüstleri
Bu yüzden bir kanat sesiyim yamaçlarda
Üzgün bir erguvan ağacıyla konuşuyorum
Ayrılığın zorlaştığı yerdeyim ve dalgınlığım
Bir mülteci hüznüne dönüyor artık bu kentte
Çocuksun sen alnına kırlangıçlar konan
Bir bulutun peşine takılıp gittiğimiz yer
Okyanus diyelim istersen ya da sen söyle
Batık bir gemiyim orda, seni bekliyorum
Upuzun bir sessizliğim fırtınalar patlarken
Gövdem köle tacirlerinin barut yanıkları içinde
Ve gittikçe acıtıyor yaralarımı tuzlu su
Çocuksun sen, büyümek yakışmazdı hiç
Gülüşünün kokusuyla yeşerdi bu elma ağacı
(Soluğunun elma kokması bundandı belki)
Bir elma kokusuna tutundum düşerken
Sallanıp durmaktayım bir saatin sarkacı
Nasıl gidip geliyor gidip geliyorsa öyle
Çocuksun sen, çocuğumsun
Ahmet Telli
17 Mayıs 2015 Pazar
Mutlu Bir Gün
Ama onların varlığı sesleriyle kulaklarımdaydı. Modern çağın iyi mi kötü mü bir türlü bilemediğimiz "facebook" u sayesinde gelen kutlama mesajları, her zaman arayacağına emin olduklarım ve beni şaşırtan, gülümseten, doğum günümü bilmediğini zannederken arayanlar elbette beni çok iyi hissettirdi. Annemle babamın sıcacık sesleri, akrabadan öte canlarım ve biricik yeğenimin gurbetten gönderdiği video, elleriyle yaptığı resim, abimin cümleleri.. İnsan yine de mutlu oluyor işte. Çünkü gerçeği yalanı ayırt edebilecek kadar büyüdük. Te çocukluğundan beri aramaktan hiç vazgeçmeyen insanlar,umuttan başka ne verebilir ki insana. Zorlaşan hayatı güzelleştirmekten başka ne yapabilirler?
Hayat hızla ve tüm telaşıyla koşarak ilerlerken, geçirdiğim senelere dönüp bakıyorum ve sesini duymak istediklerim, sıkıca sarılmak istediklerim hala benimleler. Evet bazen hatalar, eksikler, fazlalar oluyor yaşamına eklenen. Ama önemli olan yanına kar kalanlar. Gülümsemeni sağlayanlar ve bakmaya doyamadığım fotoğraflar. Bazen bir kucak dolusu papatya, bazen içten bir kucaklaşma, bileğe takılan bir bileklik, koleksiyonuna eklenen bir defter veya güzel günleri seyrettiren bir çerçeve. Ya da annenin babanın yakınlığı, çocuk kalemle çizilmiş bir resim, yazmayı hiç beceremediğini zanneden abinin en harika kelimeleri, kardeşinin Ankara'dan kucaklayan sesi...ne bilim teyzenin, dayının gerçek yakınlıkları, seneler sonra binlerce km uzaktan gelen mesajlar, hayatına yeni yeni giren ve özel olduğuna şimdiden emin olduğun insanların sıcacık dilekleri...Tüm bunlar için değmez mi doğum gününü sevmeye? Yaş almaya boşvermeye? Değer elbet. İyi ki varsınız...
15 Mayıs 2015 Cuma
Göründüğün Gibi mi Olduğun Gibi mi?
Çoğu zaman fazla konuşuyor belki fazla gülümsüyorsun. Aslında hiç alakan yok. Uçlarda düşünüp uçlarda hissettiğini söylesen ne derler sana? Uyumlu görüntünün altında kalıplarına sığmayan kim? En iyisi "sana ne bana ne" de geç, her şeye ve herkese boş ver.
Yapamaz mısın?
14 Mayıs 2015 Perşembe
Kan Bağına İnat
Çocukken sonuna kadar inandığın veya inandırıldığın "kan bağı" ne menem bir şey? Zaman geçtikçe tüm yaşanmışlıklar hep aynı şeye işaret ediyor. "kan bağı" sadece kağıt üzerinde yürüyen bir evlilik gibidir mesela. Daha kötüsü şirket evlilikleri gibi. Çoğu zaman zorunlulukla yürüyen ilişkilerdir sadece. İstisnalar yok mudur? Vardır ama her zaman olduğu gibi kaideleri bozmaz. Yeterince insan tanıdıysanız daha doğrusu yeterince insan hikayesi dinlediyseniz bilirsiniz ki hemen hemen herkesin hayatında vardır yalandan süren kan bağı ilişkileri. Oysa ne önemsiz. Yedi yat yabancı canından yakın olur, hiç ummadığın kadar ailen olur, ailenden yakın olur veya o meşhur "kan bağı"yla bağlı olduğunuz bir şehir dolusu insandan daha çok yanınızda olurlar. O yüzden yaş aldıkça önemsizleşir gider. Bağ kurmak çok güzeldir. En çok da hayatın size süpriz bir hediye paketi gibi sunduğu bağlar. Tamamen yabancı tamamen uzak bir başka insanla bağ kurmaksa kendinize verdiğiniz hediyedir. Zorlama bağları bırakın çözülüp gitsinler. Hayat size kan bağına ihtiyaç duymadığınız sevgiler versin.
13 Mayıs 2015 Çarşamba
Tarih
8 Mayıs 2015 Cuma
Öyle Günler Gördüm Ki-Sabahattin Ali
Öyle günler gördüm ki, aydın gökler kararıp
Bahtım bir bulut gibi üstüme çöker oldu, Her gözümü yumunca tanıdık yüzler görüp, Hayaller alev alev beynimi yakar oldu. Ümitsizlik, gariplik dört tarafımı sarıp Yüzüm sırıtsa bile, içim yaş döker oldu. Her sabah ilk ışıklar gözlerimi oyardı, Uyanan taş duvarlar iniltimi duyardı. Öyle günler gördüm ki, duvarlar gelir dile, Gözümde canlanırdı eşkiya masalları. Varlığımı sarardı, hain bir isteyişle Görmediğim yumuşak bir düşmanın elleri Kafada çelik gibi fikirler dursa bile Kalplerin eksik olmaz böyle zayıf halleri: Bazen kendi kendimin elinden kurtulurdum, Kalbimi bir çamurda çırpınırken bulurdum. Öyle günler gördüm ki, dost dediğim insanlar Ben yanına varınca dudağını kıvırdı. Bir zamanlar yanımda ağız açmayanlar Sırtımı sıvazladı, bana öğüt savurdu. Silahsız gördüğüne saldıran kahramanlar En alçak tekmelerle beni yere devirdi. Ruhum bir heykel gibi düşüp parçalanırdı. Bu sesleri duyanlar gülüyorum sanırdı. Öyle günler gördüm ki, tabanca sakağımda Tasarladım aydınlık dünyayı bırakmayı Gönlüm acıklı buldu, en ateşli çağımda Sönük bir yıldız gibi boşluklara akmayı Tabancanın namlusu ısındı yanağımda, Parmağım istemedi tetiğini çekmeyi Bir sonbahar yağmuru gibi içim ağlardı Bir şeyler fakat beni yaşamağa bağlardı. Ey bir tane sevgilim, ben bugün yaşıyorsam Sanma ki hayat tatlı, insanlar hoş olmuştur, Dağ başında bir kaya gibiyim şöyle dursam Etrafım eskisinden daha bomboş olmuştur Yalnız sana borçluyum bugün dünyada varsam: Seni her andığımda gözlerim yaş olmuştur Yaşlar ki bir ırmaktır, dertleri sürür gider, Gözyaşları içinde seneler yürür gider. Yok olmak isteğiyle kalbim attığı zaman, Bana: Yaşa der gibi gülen senin yüzündü. Dizlerim bir batakta yorgun yattığı zaman Bacaklarıma kuvvet veren senin hızındı. Yaşaran gözlerimde, güneş battığı zaman Sıcak bir yuva gibi tüten senin dizindi. Sen aklıma gelince her şey gülümserdi. Ağaçlar şarkı söyler, rüzgar tatlı eserdi. Ey sevgilim, bilirsin benim ne çektiğimi: Garip başımın derdi bir yürek taşıyorum. Anlarsın niçin uzak yerlere baktığımı: İçinde yaşanmaz bir dünyada yaşıyorum. Görünce gülme sakın çırpınıp aktığımı: Ilık ve aydınlık bir denize koşuyorum. Sen benim sevgilimsin, sevsen de, sevmesen de, Aradığım yerlere benzeyiş buldum sende.
Sabahattin ALİ
30 Nisan 2015 Perşembe
Denemeye Devam
Konuşacak çok şey var...hayat bitmeyen bir umut aslında. Kimi zaman umut etmeyi kendine işkence etmek diye tanımlayabilirsin ama aslında umut her zaman ayakta tutan tek şey. Hayatım bitmeyen tekrarlar toplamı gibi. Kişisel tarihim hep tekerrür ediyor. Ve "insan sevmeyi" bırak yeni bir insanı tanımaktan bile bir kaç asır uzaktayken yine benimle alay ediyor. Beni kendimle yarıştırmayı hep sevdi alın yazım. Benimle alay etmeyi de sevdi. Evet durmadan değişiyoruz aslında ama asla değişmeyen temel taşlarımız ağardıkça güzelleşiyor sanki. Artık daha mı sağlam basıyor ayaklarım? Yürümeyi daha çok ihtiyaç edinir oldum. Yürümek hep güzeldi. Tesadüfler ve benzerlikler de . Şefkati ve sevgiyi uzaktan tanırım. O kadar olgunlaştım belki de. O ürkek hallerim geride kaldı. Çünkü kendimi tüm eksikliklerimle tüm arazlarımla kabullendim. Daha mutluyum sırf bu yüzden. Belki de daha umut dolu şeylerden söz etmeli. 33. yaşımda beni en çok üşüten kış sona erdi. Baharla beraber daha güzel cümleler kurasım var. Daha çok yazasım var. İnsanların okurken ne düşünecekleri endişelerini bir kenara bıraktım. Hiç tanımadığım insanlar ne kadar okursa kafi. Bu güzel bir his. Evet belki çok yumuşak bıraķıyorum karnımı. Belki çok açık ediyorum ama hala anlayan birileri çıkabiliyor. Anladıklarını hissettiren. Hayat güzel şey. Görüyorum ki hala azla yetinmeyi sevmeyen ve vazgeçmeyen insanlar var. Görüyorum ki kıyıda köşede hala birileri var konuşmaya değecek. Demek ki devam etmeli. Saklandıkları yerden çıkarmalı en güzel en umut dolu kelimeleri. İşitebilenlerle konuşmalı sadece. İyi insanlar hala etrafta. Yalnız,iyi,umutlu...
29 Nisan 2015 Çarşamba
Yavaş
28 Nisan 2015 Salı
Mavi

huydur bende,
( Edip Cansever )
23 Nisan 2015 Perşembe
Deniz'in Etkisi

20 Nisan 2015 Pazartesi
Bugün
koyu yeşil ve bol köpüklü.
Aralanmış gri bulutlar eşliğinde "böyle de mükemmelim" edası üzerinde.
Baharın inatla gelmek istemediği tuhaf günler ruhumu da daraltıyor.
Bekledikçe uzaklışıyor güneşli günler. Bekledikçe gelmez ya hiç bir güzel haber.
Öyle telaşlı bir endişe içimde. Neşeli ve anlamsız sarkılar dinlemek varken
yine ağır yükler getiren şarkılara gidiyor kulaklarım. Değişemiyorum.
Şehrin en eski ve en eşsiz semtlerinden geçerken kendimi fazlasıyla ait hissediyorum.
İstanbul da yaramaz aslında. En az deniz kadar yaramaz ve inanılmaz.
Bıkmadan, açıklayamadan sevilen insanlar kadar yerli yerinde İstanbul.
Hep aynı.
31 Mart 2015 Salı
Güçlü'm Benim, Gücüm

İlk arkadaşım,çocukluğum,canım kuzenim ama aslında kuzenden öte dost,sırdaş ve en önemlisi kardeştir benim için "O". Adı "Güçlü" dür. Adı bile güven verir insana. Utanmasak aynı gün doğacakmışız. Ama o benden önce davranmış. Bense onu bu zalim dünyada yalnız bırakmaya dayanamamış, hemen ardından gelmişim. Gözümü açtım o vardı,hala da var. Hep benimle olacak biliyorum. Hayat bize hiç aynı şehirde yaşama fırsatı vermedi. Ama bu biz bunu her zaman avantaj bildik. Çocukluk anılarımın en güzel fotoğraflarını kapladı sarı kafasıyla. Bense onu ürkütürcesine sevdim. Peşinden ayrılmadım,takip ettim sürekli :))

Sonra seneler geçti, biz büyüdük. Büyürken de aramızda kilometreler vardı ama hiç ayrılmadık aslında. Düşüncelerimizde, duygularımızda yan yanaydık çünkü. Şimdi bakıyorum da; koca koca insanlar olmuşuz. Evlenmişiz, onun Güneş'i benim Deniz'im doğmuş. Ama içimiz hala çocuk. Hala birbirimizin yanında o koşuşturan çocuklarız aslında. Hala onun yanında güvende, huzurlu ve çok mutlu hissediyorum. Biliyorum ki "imdat" desem koşarak yanıma gelir. Biliyorum ki beni hiç yalnız bırakmaz. Biliyorum ki yaşlı tontonlar olana kadar hiç ayrılmayacağız. O güzel adam sonsuza dek benim kardeşim olacak. İyi ki doğmuş, iyi ki beraber büyümüşüz, ne şanslıyım. İyi ki varsın güzel kardeşim..
Ninni
Yum usulca gözlerini
Uzat üşümüş ellerini
Sakla o masum yüreğini
Zaman gibi sessiz uyu
bu dünya dipsiz bir kuyu
Pamuktan kalbin solmadan
Hayat yüzüne vurmadan
Uyu yavrum uyu
bu dünya dipsiz bir kuyu
Uyu melek yüzlüm uyu
bu dünya dipsiz bir kuyu
Toygar Işıklı
8 Mart 2015 Pazar
Kuzu'm
Eksik Mi Var?
Düzeltemediğin, iyileştiremediğin.
Bir yeri toplarken bir bakıyorsun diğer taraf dağılmış
Orayı düzeltirken arkanı döndüğün raydan çıkmış
Ne yapacaksın peki?
Görmüyor musun,
O eksik var oldukça yaşayacaksın.
Hayat seni böyle oyalamalı,
Yoksa sen çıkarsın oyundan.
Bırak o eksik bir yerlerde kalsın.
Oyundan vazgeçme.
6 Mart 2015 Cuma
Deneme 6
1 Mart 2015 Pazar
Kader Mi?
18 Şubat 2015 Çarşamba
Kızıma Mektup ( 2 ) Deniz 3 yaşında
