9 Ocak 2015 Cuma
Soğuk
Kışlar bunca sert değildi ondan mı?
Yaş almaktan mı?
Üşüyorum canım acıyor.
Ellerimden çok yüzüm üstelik,tuhaf..
Bedenimle inatlaşıyor,
yürümekten vazgeçmiyorum
-Yürümek diriltiyor ya dört mevsim-
Yüzüm üşüdükçe dudaklarım kapalı,
kaçamayan sözcüklerim boğazımda dondu kaldı.
Peki ya kalbim de donar mı meraktayım.
Donup kalsa,mikropları yok olsa hislerimin fena mı? Fena.
31 Aralık 2014 Çarşamba
2015 Ne Getirsin ne Götürsün
24 Aralık 2014 Çarşamba
İyilik Yapan İyilik Bulsun
22 Aralık 2014 Pazartesi
Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir Tutku
18 Aralık 2014 Perşembe
Yuva Sarhoşu Deniz
KAPI

17 Aralık 2014 Çarşamba
An-lık
Anlık mutluluklar verirsin, kanar insan
ama yokluğun büyük zarar ziyan.
Dozajında tüketilmelisin,
var-ına, yok-una alışmadan.
16 Aralık 2014 Salı
Dayatmanın Her Türlüsüne Karşı
Aradığınız Duyarlı'ya Şu an Ulaşılamıyor

12 Aralık 2014 Cuma
Müzik Tüm Kötülüklerin Anasıdır
11 Aralık 2014 Perşembe
Kafamda Deli Sorular
İnsan sevmemiz gerekmiyor mu doya doya, bıkmadan. İnsan sevme ihtiyacı bitip tükenecek şey mi ? Hangi ara korkar, çekinir, tahammül edemez hale geldik kendi ırkımızdan? Kalabalık şehirlerde bencilleşip, duyarsızlaşınca mı? Kendi telaşımızdan etrafımızı flu görmeye başlayınca mı? İşte, evde, sosyal çevremizde yetemediğimiz, yetişemediğimiz için mi bu soysuz sabırsızlık, hoşgörüsüzlük, kötülük ? Koşarken kahvaltı yapan, metroya yetiştiği an arkasındakileri düşünmeyen, şemsiyelerle birbiri üzerine kör edercesine yürüyen, yayaların üzerine acımasızca araba süren insanlar kim ? Kendi işini gücünü, ailesini, eşini dostunu bırakıp başkalarıyla uğraşan, hayatını zorlaştıran, güzel olana ayrı kötü, aykırı olana ayrı kötü gözle bakan kim? Birbirine düşman, birbirine fesat bunca insan kim? İçimizden birileri değil mi? Sevdiklerimizden, yakınlarımızdan değil mi? Her gün görmekten bıktığımız, bizi hayattan soğutan bunca "kötü", tanıdığımız hiç kimse mi yani? Sanırım sonunda şehirlerin girişlerine "Dikkat İnsan Var" tabelaları asmak gerekecek.
Siyah Beyaz
10 Aralık 2014 Çarşamba
Not Defteri ( The Notebook )

Sıradan fikirlere sahip,
sıradan bir adamım ve
sıradan bir yaşam sürdüm.
Bana ithaf edilmiş bir anıt falan yok ortada
ve yakın zamanda ismim de hafızalardan silinecek.
ama yine de mükemmel bir şekilde başardım.
tüm ruhum ve kalbimle bir başkasını sevdim.
ve bu kadarı benim için her zaman yeterliydi."
Akbil'e Veda
8 Aralık 2014 Pazartesi
Kreşe Gitmenin Güzellikleri

Deniz artık gitgide bilinçlenen, etrafıyla iletişimi hızlanan, bizimle ve evin içinde kendini çok daha iyi anlatan bir çocuk.
Üç yaşına hızla ilerlediğimiz bu günlerde nasıl hızla büyüdüğünü ve geliştiğini hayretle fark ediyorum. Bir yanım geriye kalan bebekliğinin tadını çıkarmak derdinde, diğer yanım dünyayı keşfetme hızına hayran kalıyor. Kreşe başlayalı henüz 6 ay oldu ve biliyorum ki Deniz'in üzerinde çok güzel etkisi oldu. Artık kendini daha iyi ifade edebiliyor; kelimeleri, cümleleri, anlatabildikleri çok daha fazla. Yemeğini kendisi yiyor; yemeği bitince peçete istiyor ve kendi temizliğini yapıyor. İsteklerini cümle kurarak söylüyor, rica ediyor, teşekkür ediyor, lütfen diyor. Arkadaşlarıyla oyunlar oynuyor, bir sürü oyunlar-şarkılar-etkinlikler öğreniyor. Müzik ve dans onun en hassas noktası. Sevdiği çizgi filmlerdeki şarkılara çok güzel eşlik ediyor, dansları birebir taklit ediyor,hatta kendi kendince melodiler uyduruyor. Legolarla, boya kalemleriyle ve hamurlarla bir şeyler üretebiliyor. Bebeğine annelik yaparken beni taklit ediyor. Hayal dünyası geliştikçe kendi kendine oyunlar kuruyor ve bizi de içine katıyor. En güzeli de evde öğrendiklerini bizimle paylaşması, anlatmaya çalışması, oyunlarla göstermesi. Bazılarını anlayamasak da ona katılıp iyice heveslendirmeye bayılıyoruz. Bu arada elbette soruları git gide artıyor tabi merakı da :) Cevaplarını almadan asla vazgeçmiyor. İstediği şeyi alana kadar kararlılıkla ve bazen inatla diretiyor. Açıkçası onun pısırık ve köşesine çekilip derdini istediğini içine atan bir çocuk olmasını istemezdim. Bu yüzden bu huyları hoşuma gidiyor. Elbette bizim ona doğru yolu gösterme görevimiz de aynı şekilde önem kazanıyor. Onun bu gelişimini, sosyalliğini, insanlara, doğaya, hayvanlara olan sevgisini seyretmek muazzam. Zaten ebeveyn olmanın en güzel yanı da bu değil midir? Bir çocukla yeniden büyümek sanırım şimdi iyice anlam kazanıyor. Sabahları komşularla olan iletişimi, neşesi, gördüklerine verdiği tepkiler beni de neşelendiriyor. Kızımla yeniden doğdum, yeniden bebek oldum, şimdi de yeniden çocuk olmanın tadını çıkarıyor ve büyük keyif alıyorum. Elbette zor zamanlarımız, huysuzluklar, tartışmalar da oluyor hayatımızda. Büyümenin sancıları da hayli fazla. Karşılıklı öfke krizleri yaşıyoruz. Annesi olarak çaresiz ve yetersiz hissediyorum, yoruluyorum, sabrım tükeniyor. Ama çok iyi biliyorum ki yalnız değilim. Hayatın tüm koşturmacasında, büyük bir şehirde çocuk yetiştirmek zaten zor ve tüm anne babaların yaşadığı bu hisler normal hatta çok sıradan. Bize düşen tek şey yalnız olmadığımızı hatırlamak ve elimizden geleni yapmaya devam etmek. Sanırım bu yazının ana fikri çok belli, yuva çocuklar için gerekli ve olumlu bir kurum. Büyüdüklerini kabul edip, evden çıkarma zamanı geldi.
5 Aralık 2014 Cuma
Çok Mu?
18 Ekim 2014 Cumartesi
Melek Anneanem

Bu dünya için çok naif çok özel çok güzel bir insandı. Bir ağa kızı oluşu mütevaziliğine hiç dokunmamıştı. Dünyanın en sevecen, en iyi niyetli, en zararsız insanı diyebilirdiniz onu tanısanız. Kim bilir en fazla kendine dokunmuştur zararı, o da hep bir başkasını üzmemek adına. Yanaklarımızdan öperken bile usul usul ve yumuşaktı her zaman. Kıyamazdı hiç.. Beş çocuğu on bir torunu oldu. Zorluklarla, fedakarlıklarla büyüttü çocuklarını...Torunlarını sevdi doya doya. Yaşlandı, yoruldu, sonsuz uykuya daldı şimdi. Güzel anneannemin sakinliğinin ardındaki zor yaşamını, erken kaybettiği dedeme olan sevgisi, ince espri yeteneği ile ona ait her şeyi kalbimde saklayacağım. Bana hayatımın ilk aylarında sevgiyle bakmış...Belki o zamanları hatırlamıyorum ama çocukluğumda bizde kaldığı aylar hep çok mutlu hissettiğimi çok iyi hatırlıyorum. Okula giderken mutlaka ardımdan camdan baktığını, onu öpmelerimden hiç bıkmadığını, tüm çocukluklarıma ve hatta ergenlik deliliklerime hep uyum sağladığını ve bana gülümsemekten asla vazgeçmediğini çok iyi hatırlıyorum. Benim pamuk anneannem, zor ama mutluluklarla dolu yaşamın sona erdi. Umarım çok daha mutlu çok daha huzurlu olduğun bir yerdesindir. Bu dünyada çok sevildin, meleklerle berabersindir şimdi ve umarım seni tekrar görebilir tekrar sarılabilirim..Benim pamuk anneannem...İyi ki benim anneannemdin..Her şey için minnettarım. En çok da varlığın için.
17 Eylül 2014 Çarşamba
Seni Saklayacağım
15 Ağustos 2014 Cuma
Aklımda
kaçınılmış, konuşulmayacak olan..
Keşke konuşabilsek,
düşünmesek fazlaca,
korkmasak,
ağlasak sesli sesli,
tertemiz olsak
kırıntısı kalmasa öfkelerin.