4 Haziran 2015 Perşembe

Hayat

Hayat dediğin
hep aynı insana umursamazlığı
bir diğerine sonsuz sevme yeteneğini verirken
geçip gidiyordu.
Nasıl bu kadar hoyrat olabildiler?
Nasıl en güzel cümleleri yazdıklarına,
en sahici gülümsediklerine
bu kadar kolay yüz çevirdiler?
Akıl sır erdirebilen olmadı.
Hayat dediğin
sevdikçe hatalara düşenleri
hiç affetmedi.
Onun eğlencesi yarı yolda bırakanlarla.
Zalimliği emek için aynı nakaratta takılıp kalmışlarla.
Hayat dediğin nedir?
Sevmek dediğin ne değerdedir?
Boş ver gitsin.
Hayat adaletlidir eninde sonunda;
Nefes sayısı farklı evet,
Gidilecek hiçlik aynı nasılsa..

Good Will Hunting

Sana savaşı sorsam Sheakspeare'den alıntılar yaparsın..
Ama hiç savaş görmedin. 
En yakın dostunun, kafası kucağında son nefesini verirken sana nasıl baktığını görmedin.
Sana kadınları sorsam neleri sevdikleri hakkında bir sürü şey sayarsın. 
Belki birkaç kere yatmışsındır da. 
Ama bir kadının yanında uyanmanın ve mutlu olmanın ne demek olduğunu söyleyemezsin. 
Sana aşkı sorsam sonelerden alıntı yapacaksın..
ama bir kadının karşısında tamamen savunmasız kalmadın..
sana gözleriyle hükmedecek birini görmedin..
Tanrı'nın seni cehennemden kurtarması için indirdiği melek olduğunu düşünmedin..
Onun meleği olmak nasıl bir şey bunu da bilmiyorsun..
bir aşkı sonsuza dek paylaşmayı..
Gerçek kayıp ne demek bilmiyorsun..
çünkü hiç bir şeyi kendinden daha fazla sevmedin..
birini bu kadar sevmeye cesaret bile edememişsindir..
Sırf oliver twist'i okudum diye hayatının ilk dönemlerinde neler hissettiğini anlayabilir miyim..
bu seni anlatır mı..
sırf kitap okudum diye seni anlayamam..
belki büyük bir fırtınanın ortasındasındır..
dalgalar küçük kayığının üzerinden geçiyordur..
küreklerin kırılmak üzeredir..
belki de yapman gereken kayıktan inmek.."

Yüz Yüze Konuşalım

Hoş geldin...
Çok uzun zaman oldu, hiç gelmeyeceksin sanmıştım. Hadi açığı kapatalım. Saate bakmadan zamansızlığı düşünmeden konuşalım bir an önce. Sabırsızlığımı gözlerimden okuyorsundur. Çok şey var konuşacak. Unutmadın beni değil mi? Yüzlerce sene önce yan yana oturup dünyalar kadar konuşmuş hatta uzun uzun  da susmuştuk. Araya bir kaç ömür filan girdi sanırım. Şimdi ikimiz de yaş aldık. Ben hala büyümeye çalışıyorum ama çelişki o ya, çocuk kalmak da istiyorum bir yandan. Sense bu hayatı yaşayıp bitirmiş, geri dönmüşsün; yüzündeki çizgilerden, gözlerindeki belli belirsiz bulutlanmalardan belli. Artık biraz çocuklaşmak ister gibisin, bu alaycı tavrın bu yüzden. Şakalarını nasıl özlemişim, benimle uğraşıp durmanı. Biliyorum ben de senden uzak durdum, haklı sebeplerim vardı. Sen değildin elbet suçlusu ama bu uzaklık gerekliydi. Bunu boş ver şimdi. Eskiyi hatırlar mısın? Bazı şeyler çok farklıydı. İnsan azdı, gürültü azdı, dertlerimiz azdı. Sevmek daha kolaydı..Telefonun icadından önceydi o günler hatırlar mısın? Mektuplar yazardık birbirimize. Mektuplar yetmeyince defter tutmaya başladık. Bir sen yazardın uzun uzun bir ben. Sen durmadan kendini anlatırdın, ben kendimi. Hiç de gocunmazdık bu sarhoş muhabbeti yazılardan. Cevapsız bırakırdık birbirimizi. Çünkü dinlemek yetiyordu. Parmaklarımı cümlelerin üzerinde gezdirmek yetiyordu. Kitapları konuşurduk en çok. Okuduğumu seninle paylaşmadan yapamazdım. Sürekli olmasa da müzik de dinlerdik. O anlar en keyifli olanlardı, dünya dururdu biz o şarkılarda kaybolurken. Sende kaybolmak güzeldi. Başımı dizlerine uzatır ellerinin saçlarımda gezinmesini beklerdim. Yumardım gözlerimi, bütün dünyaya. Peki şimdi? Bunca zaman sonra yine yüz yüze konuşalım olmaz mı? Konuşulacak dünya kadar meselemiz var. Cümleler var altını çizeceğimiz. Kitaplara vakit ayırma telaşı var. Peki ya filmler? İnsanı her seferinde başka dehlizlere götüren filmler var. Belki birazını birlikte izleriz. Ama en çok istediğim seninle durmadan konuşmak. Yüz yüze konuşalım olur mu. Çocuklar gibi heyecanlı ve coşkuyla. Sanki dünyaya geleli yüzlerce yıl olmamış gibi.....Konuş benimle..

31 Mayıs 2015 Pazar

Deniz Hayvanlarla Tanıştı

Onunla beraber yeniden büyümek böyle bir şey işte. Deniz öğrenirken, Deniz'e anlatırken aslında biz de bildiklerimizi yeni baştan öğreniyoruz ve işin en güzel kısmı, çocukluğumuzu yeniden yaşıyoruz. Üstelik yetişkin gözüyle tekrar çocuk olmanın tadı bir başka oluyor. Uzun zamandır hayvanat bahçesi sözümüz vardı küçük kıza. Henüz 1.5 yaşında ilk kez gittiğimiz Darıca Hayvanat Bahçesine bugün bir kez daha gittik. İlk seferini hatırlamadığına eminim. Tabi ki bu kez çok daha bilinçli bir gezi oldu. Bunca zamandır kitaplarda, çizgi filmlerde gördüğü tüm hayvanlarla tek tek tanıştı. Darıca elimizdeki tek hayvanat bahçesi. Karşılaştırma yapabileceğimiz başka bir yere gidemediğimizden kalitesini veya düzenini bilemiyorum. Ama en azından hayvan ve bitki çeşitliliği bakımından oldukça güzel bir hayvanat bahçesi olduğunu söyleyebilirim. Hayvanlar bakımlı görünüyordu. Ne kadar mutlu oldukları başka bir tartışma konusu elbet. Ben kendi adıma görmek istediğim hemen hemen tüm hayvanları gördüm. Fil hariç. Malesef tek eksik fil'di. Hiç bir hayvanı birbirinden ayıramam sadece sürüngenler çok fazla ilgi duymadığım bir grup :) En çok ayılara ve maymunlara bayıldım. Kendi adıma en çok de midillilerle temas kurdum. Kendilerini zorla sevdiriyordu keratalar. Deniz'e gelince; yüzündeki sevinç,heyecan, hayvanlara duyduğu sevgi bizim için hem eğlenceydi hem önemli bir deneyim oldu. Bizim kız meğer ne kadar çok hayvan ismi biliyormuş. Timsah, şempanze, kirpi gibi ilk anda akla gelmeyen hayvanlardan tutun bilinen tüm hayvanlara aşina.

Maymunlar ve midilliler yine favorileriydi. Bazılarıyla sohbet etti, bazılarına dokundu, bazılarına çok çok güldü. Sık sık "çok tatlı dimi" diyip durdu. Ama aslan ve kaplandan tahmin ettiğimiz üzere bir hayli ürktü. Zaten sık sık rüyalarına giriyor ve bize sürekli aslandan korktuğundan bahsediyordu. Biz de bu geziyi avantaja çevirip en azından aslanın evimizden uzakta yaşadığını ve bize zarar veremeyeceğini göstermiş olduk. Umarım işe yaramıştır. Kısaca ufaklık da biz de çok eğlendik. Ona hayvanları bu kadar yakından göstermek gerçekten büyük keyifti. Umarım hayvanları her zaman en az şimdi olduğu kadar seven bir insan olur. Biz onu sık sık Darıca'ya getiririz. Yeter ki istesin. Ne demişler "hayvan sevmeyen insanı hiç sevemez".