31 Temmuz 2021 Cumartesi

Nasıl Anlatsam - Hümeyra

"Bunları nasıl anlatsam?

Şöyle sevmeyi, insan gibi sevmeyi

Nasıl anlatsam?
Düşen bir yaprağın sesini tıpkı içinde duymayı
Sabahın ilk çiy tanesini bir bakışta görmeyi
Nasıl anlatsam?

Varlığı, tutan ellerini, içimden geçenleri okuyan
gözlerini ve onların derinlerinden doğan günleri nasıl, nasıl anlatsam?

Bir köşede durup dinlenir gibi acelesiz ve rahat sevmeyi nasıl anlatsam? "

Söz: Gülhan Uçkan
Müzik: Hümeyra

14 Mayıs 2021 Cuma

Bir Küçük Mesafe Meselesi

"Schopenhauer’a göre, çok soğuk bir kış gününde bir araya gelen yalnız kirpiler ciddi bir ikilem ile karşı karşıya kalacaklardır: ya birbirilerinden uzak durarak tek başlarına soğuktan ölecek ya da birbirilerini ısıtmaya çalışırken birbirilerine dikenlerini batırarak canlarını acıtacaklardır. Kirpiler önce donmamak için birbirlerine bir hayli yaklaşırlar, yaklaştıkları anda dikenlerinin farkına varır ve ayrılırlar. Pek çok bir araya gelme ve dağılma döngüsünden sonra nihayet kirpiler birbirlerine ne fazla uzak ne de fazla yakın olmanın hem soğuğa hem de karşındaki kirpinin dikenlerine karşı korunmada en iyi yol olacağını keşfederler. Ama bu “mükemmel” mesafenin hem öğrenilmesi hem de muhafaza edilmesi zordur. 

İkili ilişkilerin bütün problemi bu. “Mükemmel mesafe” eksikliği. İnsan insanın kara sularına girdikten sonra daha fazlasını ister. Daha çoğunu. Daha fazlasını. Ama insanın da dikeni vardır. Yaklaştıkça batar. Girdikçe boğar. Uzaklaşmak zaten dondurucu. İlişkilerin huzursuzluğu burda tezahür eder. Uzaklaştıkça donma, yaklaştıkça can yakma acıtma. Mükemmel mesafeyi yakalayanlar zaten mutlu. Yakalayamayanların içinde lirik bir sessizlik."

twitter @gregorsamsamsi hesabından alıntılanmıştır. 

28 Şubat 2021 Pazar

'Saklama Bulurlar' - Sagopa Kajmer

Bendeki zaman trafiği tıkalı, akmıyor ileri bazı bazı.
fikrim aynı yerlerde turlar attı, farklı şeylere aynı takıntı.
Boğaza düşmek gibi sürükler akıntı.
Kaçmayı deneyen ayakkabısının bağcıklarına takıldı, aklı başından atıldı.
Geri gidiyor güvenimin hassas ayakları.
Hayat ormansa ben ormanın narin kavakları.
Pek bir sakin keçiyim inatla büyütürüm haylaz oğlakları.
Onlar sever hikayesi üstünde hisli şarkıları.
Yağmuru çekerim ıslatırım ahmakları.
Ancak atlı karıncaları ezemez insanın ayakları ve zincir vuramaz
kapısına içimdeki rengarenk lunaparkın hiç kimse.
Anlamsız arsızlıklardansa anlamlı iştahsızlık olsun farkın.
Üstüne yakışan tavrı takın.
Yalnızın içinde can gövdeyi götürürken bilmezler onlar serseri kurşunlar.
Anlattığı hikayelerde anlatmadıkları ölüleri saklarlar.
Kafes sevmeyen yabani hayvanlar gibidirler sırlar, fare gibi üfleyerek ısırırlar.

Belki bu sondan bir önceki günüm kim biliyor ki yarını ?
Saklandıkları inden çıksınlar sobeleyelim sırları.
Masamın üstü dolu eski dostların kesik kafataslarıyla.
Ben söylüyorum onlar gayet iyi anlar.
Saklanan sözlerle saklambaç oyunlar.
Gördüklerim kadar saklananlar var asıl onlar saplanan bıçaklar.
Saklanan kaçaklar, saklanır yaşarlar.
Saklama bulurlar eninde sonunda.
Saplanan bıçaklar, saklanan kaçaklar.
Saklama bulurlar eninde sonunda.
Çığ düşmüş kaya parçası gibi örtülü gizlerin üzeri.
Güzel renkleri olsa da net göremiyor gözleri belli.
titretsinler telleri bam.
Dolsun içleri gam.
Ben onlara aldırmam.
Bir aslanım ama saldırmam bundan saldırganlara alınmam.
Tanıdık bıkkınlıklar bunlar bilindik yorgunluklar.
Tanımsız hazımsızlık ileri derece arsızlıkla burun buruna.
Durun! Önce dinleyin sonra vurun.
Mantığımı kavrayın aklınızı yorun.
Bombalarınızın saatini kurun, kim önce patlar haydi bulun.
Aslında her şeyden haberim var ve de yapıştım kalemin yakasına.
Sonra da peşine kağıdı koydum bıraktım sorgu masasına.
Ben onları öylece bıraktım vicdanın azabına.
Böylece gördüm ben onların işleri kaldı azabın vicdanına.
haydi gir kapımdan içeri, kendinden dışarı çık.
Varmı ki ben gibi açık konuşan bir kaçık?
Makasım yalanın saçını kesiyor, saçları saçık
Sigaram gibi bitiyorsunuz en güzel yerinde, bana yutkunmalar kalıyor.

Belki bu sondan bir önceki günüm kim biliyor ki yarını ?
Saklandıkları inden çıksınlar sobeleyelim sırları.
Masamın üstü dolu eski dostların kesik kafataslarıyla.
Ben söylüyorum onlar gayet iyi anlar.
Saklanan sözlerle saklambaç oyunlar.
Gördüklerim kadar saklananlar var asıl onlar saplanan bıçaklar.
Saklanan kaçaklar, saklanır yaşarlar.
Saklama bulurlar eninde sonunda.
Saplanan bıçaklar, saklanan kaçaklar.
Saklama bulurlar eninde sonunda.

Söz: Sagopa Kajmer

8 Şubat 2021 Pazartesi

"İnanmıyorsun"

"Gönül yorgunluğu ne, biliyor musun?

Kendinden soğuyorsun. Sözünden soğuyorsun. Geçmişinden soğuyorsun. İnandıklarından soğuyorsun. 

İçine bile bakmıyorsun artık. Dünya, inandığın o yitik cennet değil. 

Durup dururken inciniyorsun. Kötü söz gerekmiyor bunun için. Sana söylenmesi de gerekmiyor sözün. Tam kirpiklerinin ucunda bir yarım ay, dudaklarında boyalı bir söz… bir kırıcı gülüş yetiyor kapanman için. Saygısız ses, kibirli gövde, tüküren gözler… kalabalık, tanrısından büyük! İskeletine kadar çekiliyorsun. Birisine bir söz söyleyeceksin; sessizlik boğucu; şu uzun ayrılığa bir özür, bir sitem… 

kırk cümle kuruyorsun, ağzını açmadan vazgeçiyorsun.

İncinme değil bu, insana olan inancını yitirme. Yaranı evde bırakıp çıkıyorsun sokağa. Öyle bir uzaklık ki, şikayetin sularını çoktan geçtin. Hiçbir şeye öfke duymuyorsun. İnsan boylu boyunca bir hastalık. İnsan korku. İnsan yıkım. İhtiraslarının külü insan. İnanmıyorsun artık. Anlamamak değil, inanmıyorsun! Can sıkıntısı değil, inanmıyorsun! Yaşamak korkusu değil, inanmıyorsun!"

- Şükrü Erbaş