19 Aralık 2020 Cumartesi

Ferah

Yine bir kaç yudum alkolün bahanesiyle yazıyorum sana. Uzun zaman oldu farkında değil misin? Nerelerdesin hiç bilmiyorum. Koca şehrin hangi mahallesinde, hangi sokağındasın? Kime sorsam gösterir geceleri başını yastığa dayandığın evi. Kime sorsam bulurum seni? Bunca zaman oldu merak etmedin mi hiç beni? Bahçendeki çiçeklere anlattığın beni hiç merak etmedin mi? 

Ben seni çok merak ettim. Çok aradım, çok bekledim seni. Aklının hayalinin alamayacağı kadar, ömrü hayatında hiç kimsenin seni beklemediği kadar bekledim, aradım...

Tüm şehre sordum nerede olabileceğini. Bildiğim, bilmediğim kim varsa...Çiçeklerini aldığın çiçekçiye, her gün işe giderken bindiğin dolmuşun şoförüne, geçerken selam vermeyi hiç ihmal etmediğin esnafa, beslediğin tüm sokak hayvanlarına tek tek ve her gün bıkmadan sordum. Yorulmadan, usanmadan biri yanıtlar diye bekledim. Ama nafile...Hiç biri konuşmadı benimle, yüzümü gördüklerinde kafalarını çevirdiler. Sanki gizli bir anlaşma yapmışlardı aralarında. Dünyanın en gizli sırrını saklar gibi sakladılar seni benden. 

Hayret ettim içim acıyarak, sustum içim acıyarak, kimsenin duymadığı çığlıklar attım içim acıyarak. Öyle uzun öyle sancılıydı ki....

Sonra aniden durdu her şey. Dünyanın dönüşü mü yavaşladı, benim ruhuma asılı kalmış telaşım mı sona erdi bilmiyorum ama her şey durdu. İçimdeki freni tutmayan kamyon misali uçup giden o "acı" birden durdu. Onun durmasıyla ben de durdum. Hissettiğim binlerce duygu kanatlanıp uçtu..

Sanki ilk kırıklığımdan beri hep bu anı beklemiştim. Sanki bunca yıl damlaya damlaya dolan o bardak, senin kaybolup gidişinle taşmıştı. Şimdi tam oldum, istediğim gibi oldum sanki. Her sancının sonu gibi ferah, rahat hissetmeye başladım. 

Kendimi gördüm, kendimi tanıdım, kendime sarıldım suçlamadan, severek, severek..

Biliyor musun; hala izliyorum onca duygunun gidişini, artık eskisi gibi hissetmeyişimi seyrediyorum penceremden. Pencerem parlak, pencerem geniş, manzaram masmavi... 

Ruhum ferah... 

Her şey geride kaldı..