12 Nisan 2016 Salı

Kırmızı Fular

Seni sen yapan, kırmızı bir fulardı gördüğüm, hani çok sık kullandığın. Sakince boynundan yere düştü. Hangi ara kurtulmuştu senden, sen nasıl olup da fark etmemiştin bilmiyorum. Ardından, uzanıp yerden aldım; ellerimde tanıdık bir titreme, gizlice çantama sakladım. Bu saçma sapan bir telaştı içimdeki, oysa sen çoktan kaybolmuştun. Etrafıma bakındım, yakınlarda bir yerlerde olmalıydın, emindim. Belki de beni izliyordun. Çantama elimi atmadan iyice inceledim ortalığı. İki küçük sokak köpeği dışında in cin top oynuyordu sanki. Yürüyüp bir apartman girişine oturdum. Kırmızı fuları çıkardım çantadan, hiç bir şey yapmadan öylece tuttum elimde. Gözüm hala sokaktaydı. Ellerimin saçma titremesinin geçmesini bekledim, çantama bağlayıp yürümeye başladım. Beni görüp görmemen artık umurumda değildi. Yürürken bir an başım döner gibi oldu, gözlerimi kapayıp açtım; o eski mahallede buldum kendimi. Her iki yanda ufak tefek dükkanlar, ortasına gelince genişleyen bir cadde. Fırının önünden geçerken sesini duydum "bekle ekmek alacağım şuradan". Ben ne olup bittiğini anlamaya çalışırken, ekmeği alıp geldin, yüzünde kocaman bir gülümseme. Yol boyu konuştun hiç durmadan. Cevap vermiyordum sana, sense bunu hiç garipsemiyordun. Eve girer girmez sarıldın bana, sımsıkı. Dünyayı başıma yıkan bir sarılmaydı bu. "Yine aynı his" dedim içimden. Sofrayı önceden hazırlamıştın sanki. Neşe içinde gösterdin bana. "Hadi oturalım" diyerek. Öyle şaşkındım ki, midemden gelen açlık seslerine inat, tek bir lokma bile yiyemiyordum. Duvardaki aynaya takılıyor gözlerim. Zayıfım çok zayıf. Çocuk yüzüm dikkatimi çekiyor. Henüz kaz ayakları belirmemiş gözlerimin çevresinde, hoşuma gidiyor. Tam sofraya döneceğim karşıma çıkıyorsun, "hadi çıkalım" derken boynunda yine aynı fular. Gözlerimi yumuyorum sımsıkı, hoop sokaktayım tekrar..Hemen çantama bakıyorum, çantam boş, bağladığım fular yok olmuş. İyice seyrediyorum etrafımı, neler döndüğünü anlamak istiyorum. Sokakta aynı iki köpek, başka kimse yok..

10 Nisan 2016 Pazar

Salise

Bir salisede hissedilen kilolarca duygu..Kimisi anlamsız yürek sızıları, kimisi muazzam ve şapsal sevinçler.. İşte o saliselik anları yüzlerce satır ile anlatmak istiyorum. Uçlarda gezinen hissiyatın dehşet güzelliği beni sarhoş ediyor mesela..İşte bunu doya doya, hissettiğim kadar yazabilmek de istiyorum. Aynı anda beynime üşüşen kelimeleri derleyip toparlayamıyorum..Gözlerimi yumuyorum sonra, derin ve ardı ardına nefesler almak istiyorum. Sakinleşmeli ve bu duygu yoğunluğuyla baş edebilmeliyim. Sadece üstesinden gelmek de yetmez artık bana. Bunca duyguyu bir şekilde güzelleştirmeliyim. İçimde öylece kalmamalılar. Yazmalıyım...derken yumduğum gözlerimi açıyorum. Ofisin tuvaletinde aynanın karşısında buluyorum kendimi. Şimdi masama dönüp onlarca e-postayı yanıtlamalı ve benim dışımdaki dünya ile mücadele etmeliyim. Herkes gibi.