Gebeliğin sonlarına doğru yani 38+4’deydik. Küçük kız vaktiyle
kafasını aşağı çevirmemiş tembellik yapmıştı. Eee zamanı geçince de bir miktar
sıkıştı sanırım. Sonrasında ise istese de dönemedi yavrucak. J Planlanan doğuma 4 gün
kala Cuma akşamı bir tuhaflık vardı aslında. Ben dayımla yengemin gelişine heyecanlanmıştır
diyordum ama yok, başka bir tuhaflık vardı hareketlerinde. Zannettim ki hala
içgüdüsel olarak dönmeye çalışıyor. Sebep bu değilmiş. Ufaklık sıkılmış ve
kendi karar verdiği günde dünyaya gelmek istemiş J
Cumartesi öğlenden sonra son kontrolümüze gitmek üzere
hazırlandık. Kızımızın odası hastaneye gidecek valizdi, bebek şekerleriydi,
fotoğraf makinasıydı bir sürü eşyayla doluydu. Evden çıkmadan Özkan “acaba
bagaja atsak mı şunları” dedi ama üşendik. Ne olsa doğum Salı günü olacaktı ve
daha 3 gün zamanımız vardı.
Kaygısız, telaşsız gittik hastaneye. Canım doktorum Ayşe
hanım yine kapıda gülümseyerek karşıladı beni. “Hadi seni NST’ye alalım” dedi.
Doğum öncesi bebişin kalp atışları ve annenin doğum sancılarını gösteren bir
tıp mucizesi. Özkan’la sohber ederken 20 dakika bağlı kaldım cihaza. Ayşe hanım
sonuçlara ilk baktığında içime doğdu ama hiç ses etmedim. Evet hislerim beni
yanıltmamıştı. “Sizi bugün doğuma alsak iyi olacak” dedi Ayşe hanım. Kendimden
beklemeyeceğim kadar sakin karşıladım. Normal doğum yapamayacak bile olsam
kızım istediğinde dünyaya gelecek diye sevinmiştim. Tek derdim “aa saçlarım
temiz değil duş almam lazım”dı. Şükür ki hastane şartları odamda duş almama
yetecek kadar iyiydi. Yavaştan telaşlanmalar başlamıştı. Bir yandan ameliyat
öncesi tahliller bir yandan odaya yerleşme ve en önemlisi millete haber verme
telaşı. Özkan da ben de müthiş bir hızla telefonlar ediyor ailelerimize ve
dostlarımıza haber veriyorduk. Tüm bu telaşlı anlarda en çok aklımda kalan
annemin tepkisiydi. “Neee doğum bugün mü???”. Zavallı annem öyle bir şaşırmıştı
ki, hamile olduğumu söylediğimde böyle bir şaşkınlık görmemiştim. Hem ben bir
gece önce onları kapıdan çıkarken uyarmıştım. “Yarın evden çok uzaklaşmayın
nolurrr noolmazz” ):
Özkan eve fırlayıp eşyaları almaya koştu. Sanki basiretimiz
bağlanmıştı.Ne gönderiyorsun adamı Cumartesi trafiğinde değil mi? Ben odada
sakince otururken her zamanki gibi Yaprak koşup geldi ilk. Dosttan öte kardeşim
benim, spordan geliyormuş, kan ter içinde koşmuştu. Tıpkı evlendiğimde hiç
yanımdan ayrılmadığı gibi...Onu görmek beni sakinleştirmişti. Bir yandan
hemşirelerin sorularını yanıtlarken duşa girip yıkanıp ferahladım. Saçlarımı
güzelce kuruttum, yüzümü kremledim...Biraz sonra annem, babam, dayım ve yengem
gelmişlerdi. Önceden anlaştığımız hatta daha sabah “Salı günü görüşürüz” diye
ayrıldığımız doğum fotoğrafçısı Gizem de odaya damladı. İlk fotoğraflar
çekilmeye başlanmıştı bile. Bense Özkan’ı bekliyordum. Hasta bakıcılar beni
almak üzere sedyeyi getirdiklerinde, “hayır” dedim, “kocam olmadan hayatta
girmem doğuma” ): Neyseki birazdan eli kolu hatta boynu ve sırtı dolu bir
şekilde içeri girdi. Canım sevgilim hiç birşeyi unutmamış. Ama hastaneden
çıkarkenki sakin yüz ifadesinden eser yoktu. Gizem fotoğraflarımızı çekti ve
beni sedyeye aldılar. Anacım babacım öptüler beni gözleri yaşlı. Ben kızımı
düşünürken onlar kendi kızlarını düşünüyorlardı haliyle.
Annem, babam, dayım, yengem, Özkan ve Yaprak beni hayatımın
en kısa ama en mühim yolculuğuna uğurladılar. Ameliyathaneye girdiğimde
hafifden tırsmaya başladım. Bir sürü yeşil kıyafetli doktor-hemşire, bir sürü
cihaz ve aletin arasında bebeğimi saracakları havluyu görünce bütün korkularım
geçti. Öncelikle zorlu epidural iğnesi yapıldı. O kocaman karınla C şekline
girip kıpırdamadan omurgama yapılan iğne zannettiğim kadar zorlu değildi, en
azından benim için. Birkaç dakika içinde bedenimin belden aşağısını
hissetmiyordum. Tekrar hissedeceğimi bildiğim halde o hissizlik gerçekten
ürkütücüydü. Neyse...Ayşe hanım geldi
birazdan. Sıcacık gülümseyişiyle beni rahatlattı. Fotoğrafçım ve Özkan da yeşil
kıyafetleriyle yanıma geldiler. Zannediyorum Özkan yanıma geldiğinde ameliyat
başlamıştı. Bence ne birşey hissediyor ne de görüyordum. Özkan benimle
konuşmaya başladı heyecanım yatışsın diye. Peki onu kim yatıştıracaktı??? Çok
sürmeden bebeğimi çıkarmaya çalıştıklarını anladım. Özkan “kızımız gelmek üzere
bak havlusunu getirdiler” dedi. Baskı hissi geçince kızımın dünyaya geldiğini
anladım. Özkan mosmor olmuş ayaklarını gördüğünü söyledi. Bense “neden
ağlamıyor diye” söyleniyordum. Doktorum “bir izin ver çocuğa kendine gelsin”
dedi. Bana dakikalar gibi gelen süre belki sadece 37 saniyeydi. 37 saniye sonra
kızımın çığlık atarcasına ağlamasıyla dünyalar benim oldu. İlk bakımlarını
yapıp kucağıma getirdiler.
Allahım hayatta gördüğüm en güzel şeydi. Tabi bir
kuzgun ve yavrusu durumu sözkonusuydu elbet. Onun yanağını benim yanağıma temas
ettirip beni koklamasına izin verdiler. Kokumu alınca ağlaması kesildi. Bu
sefer anne ve babası ağlamaya başlamışlardı J
Dünyada hiçbir sözcük veya cümle o an hissettiklerimi anlatmaya yetmez.
Mutluluk ve heyecan tarifsizdi. Bundan sonra yaşamımız üç kişikti ve sonsuza
dek sürmesini isteceğimiz bir macera bizi bekliyordu. İlk çekirdek aile
fotoğrafımız çekildikten sonra kızımı giydiymek üzere babasıyla beraber
ameliyathaneden çıkardılar.
Deniz Zeynep saat 16.58’de 3395 gr. Ve 49 cm. Olarak dünyaya
geldi.
Dışarda bekleyenlerin ve onların Deniz’le tanışma anlarını
düşleyerek ameliyatın bitmesini sakince bekledim. Yarım saat sonra benim de işim
bitmişti. Kapıdan çıkarken gördüğüm kalabalık beni çok mutlu etti. Ameliyat
öncesi beni uğurlayanlara Melek annem, Vural babam, Serkan abiler, halam, Ayla,
Yeşim, Ümit, Halamlar ve Zeynep abla da eklenmişti. Yurtdışında olan biricik abicim
ve canım kuzenim Güçlü Ankara’da oldukları için bizim kızın süprizine
yetişememişlerdi. Onlar sonradan gelip yeğenleriyle tanışacaklardı.
O kalabalıkla odama çıktığımda Yaprak, Yeşim, Zeynep abla ve
Melek annem odamızın kapısını süsleyip, hatıralık hazırlattığımız kuzularımızı
ve ikramlık çukulatalarımızı hazırlamışlardı. Can dostum Ayla ise kızımın anı
defterini hazırlayıp getirmişti.
Bir süre sonra çocukluğumdan beri hep beraber olduğumuz dostum
Bedia, Özkan’ın can dostu Togay ve diğer yakınlarımız odamızdaydı. Bunca
kalabalık hafifden uzaklaşırken kızımızı odaya yanımıza getirdiler. Ayşe hanım,
Deniz, ben ve Özkan birbirimize bakıp gülümsedik. Zorlu yolculuğun sadece ilk
etabı sona ermişti. Bundan sonrası ise upuzun ve bir ömür anlatılacak bir
hikaye...
O gün ve sonrasında yanımızda olan herkese ve en önemlisi 9 ay boyunca desteğini, yardımını esirgemeyen, kızımı sağlıkla kucağıma almamı sağlayan doktorum Prof. Dr. Ayşe Kafkaslı'ya sonsuz teşekkürler.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder