17 Temmuz 2013 Çarşamba

Ağlayabilmenin Dayanılmaz Hafifliği

Bunca seneden sonra bir gün "Biz seninle neden birbirimize ağlayamadık?" diye soralı çok da uzun zaman olmamıştı. Kendimizce cevaplar bulmuştuk ama hemen o cevapların ardı sıra ağladık birbirimize. Doya doya. Beraber büyüdük neredeyse ama hiç görmemişti beni ağlarken biliyorum. Hoş ben kime ağlayabildim ki bugüne dek, sevdiğim adamdan başka?? Hep uzak durdum ağlamaktan. Herkesin ağladığı cenaze gibi ortamlar dışında ne filmler ne kitaplar ağlatabildi beni.Suçlu hissetmekten sanırım. Hiç mi bizi ağlatan arızalarımız olmadı 30 senede. Hastalıklar, ayrılıklar, vedalar veya cenazeler görmedik mi. Bunlar olmadan, bunlar yokken ağlamak daha güzel değil mi hem? Ağlamak için büyük sebeplerimiz olmasın aman, olmadıkça da ağlamak nankörlük mü deyip durdum hep. Ne büyük hataymış. Sebepsiz yere bile insan ağlamak için fırsat yaratmalı hatta.İster alkol yardımıyla ister başka bir yolla..Ağla ağla ağla...Arada sırada kanayan eski yaraları temizle, eski acıları anımsa, acının sessizliğine inat ağla işte. Ağlayınca doya doya ferahlarsın, için temizlenir..Ama dur bir dakika, yalnız ağlamak değil sözünü ettiğim. Yorganların altında, yalnız dört duvar arasında değil. Birinin yanında ağlamak. Ama ne ağlamanı ne de neye ağladığını sorgulamayacak, yargılamayacak birinin yanında. Zaten herkesin yanında yapamazsın, olmaz. O berbat suratla yanında olmaktan huzur duyabildiğin kişi doğrudur sadece. Hem beraber ağlamak daha da yakınlaştırmaz mı insanları? Kalbin kadar, yüzün kadar yakın olduğun birine bile daha yakın hissedersin inan bana. "O yüzden sensin O. Hep sendin zaten. Ben kendimi bildiğimden beri tüm mühim anılarımda sahnedesin. Bazen baş rolde bazen figüran da olsan sen hep sahnedeydin. Seneler sonra bugünü yine senin sahne aldığın gün olarak hatırlayacağım. Sağol..Hep sağ ol sen. İlk sarhoşlukta yanımda olduğun için, beni doya doya ağlatabildiğin için"..

Hiç yorum yok: