4 Temmuz 2016 Pazartesi

Boş Sayfa

Basit bir kağıt parçası gibi çöpe atmaya kalktı. Hemen aldım elinden. Benim kılcal damarlarımdan biriydi oysa ki, bilmiyordu. Her bir cisim aslında damarlarımdı. Senelerdir biriktirdiğim o parçalarla hayata tutunuyordum. Kan damarlarımı bu şekilde oluşturmuştum.
Zaman, benim için basit bir şakadan ibaretti artık. Ne ben ona, ne o bana kızıyorduk. Koşulsuz, kelimesiz bir anlaşma vardı aramızda. Susup içime gömdüğüm arızalarımı bir tek o biliyordu ama sağolsun, ağzını hep sıkı tutuyordu. Tüm hataların binlerce kez tekrar edildiği noktada dimdik ayakta duruyorum şimdi. Eskisi kadar kolay yıkılmıyor, yılmıyorum. Eninde sonunda sadece kendime kalacağımı biliyorum. Buna rağmen ruhum hep aynı. Aptal bir çocuk gibi benim ruhum. Pekmez kıvamında yoğun ve zorlu "ben" olabilmek. Azıcık sınır çizebilsem ona, harika olacak ama yapamıyorum. Uçurum kenarlarında yürüyor ve beni hep tehlikeye atıyor. Zaman akıyor, sokaklar ve suretler değişiyor ama ben hiç değişmiyorum. Kurduğum birbirinden farklı ve ağdalı cümlelere inat, hissettiğim ağırlık hissi hep sabit.  O ağırlığı duyduğum an diyorum ki " bitsin her şey, yok olsun", yok olmuyor. Tam tersi daha da gerçek oluveriyor. Ne yazdığımın farkındayım, ne ağzımdan çıkanların ne de suratımdaki yansımaların. Oysa insanlar görmek istedikleri gibi görüp, anlamak istedikleri kadar anlıyorlar. Bense onların zihinlerinden geçirebildiklerine şaşkın şaşkın bakıyorum sadece.  Üzülmek değil bu hissettiğim ama fena halde bir yorgunluk, fena halde bir bıkkınlık..Muazzam bir temizlenme, temize çekme arzusu var artık...Basitleşmek istiyorum. Duyguda ve düşüncede küçülmeye gitmeliyim. Eksiklik sanrısını öldürmeliyim..Adım adım gitmeliyim..

Hiç yorum yok: