2 Şubat 2011 Çarşamba

Defne Joy Foster ve Ölüm Hakkında

Yine aynı şey oldu. Genç, zamansız, anlamsız bir ölüm. Hayatta sağlıkla geçirilen her günün veya sevdiklerimizin değerini malesef ya sağlığımızı kaybedince ya da etrafımızda bir ölüm görünce anlıyoruz. Aslına bakarsanız "insan" olmanın doğası, normali bu. Biz her an olumsuzlukları, hastalıkları, ölümü düşünerek yaşayabilen canlılar değiliz. Tam tersi kolay unutan, unutmaya eğilimli varlıklarız. Ancak böyle akıl sağlığımızı koruyarak hayata devam edebiliyoruz. Üzüntüler, ölümler bir süre sonra hayatın devam etmesine engel olamıyor. Yoksa ya  ölürüz ya deliririz.
Bu sabah Türkiye genç bir insanın ölümüyle sarsılırken, yine aklımda aynı soru vardı. "Hiç tanımadığım birinin ölümüne neden bu kadar üzüldüm". Sadece "ölüm"'ün,"yok olma"nın sarsıntısı mıydı bu? Ya da  ölen genç insana duyduğum sevgi mi? Aslında ikisi de doğru. Defne Joy Foster memlekette henüz yeni yeni televizyon ekranlarına çıkmaya başladığından beri içimin ısındığı, sevmeden yapamadığım bir insandı. Sanırım ilk gençlik yıllarımdan beridir çok severim ben o kızı. Nasıl peki?  Öyle hayranı olduğum bir ünlü filan değil. Ama ben onu insan olarak seviyordum. Sanki yan komşum gibi, sanki liseden arkadaşım gibi...Sevmek böyle birşey işte. Çok basit. Üzerinde çokça düşünüp kafa yormaya gerek yok aslında. Evet, söylenenler doğru: bir insanı neden sevdiğini bilmiyorsan, o sevgi gerçektir...Tanımadığın, hiç konuşmadığın biri seviyorsan, o daha da gerçektir. Defne Joy, gülümsetirdi beni ve onu sevmek gerçekti...Hayatımdaki yerinin, yersizliğinin bir önemi yok. Büyük anlamlar ifade etmesi de gerekmiyor. Sadece içimden gelerek gülümserdim onu görünce. Ve sanıyorum insanları sarsan, üzen de onun ardından bir ömür yarım kalacak bu gülümseyiştir. Ama ne mutlu bu güzel kadına ki, ardında onu hep "neşe dolu, gülümseyen, gülümseten" bir insan olarak anımsayacak bir dolu insan bıraktı. Ben kendi adıma onu hep böyle hayal edip, yaşam sevincini kendime örnek alacağım. Hayatımızın beş dakikası bile çok değerli…Gülümsemek çok değerli..
Güle güle gülümseyen, güzel kız...

1 yorum:

Burcu Aşçı dedi ki...

kanımca böylesine amansız ve özellikle de genç ölümler, insnaların beyninde o hep arka plana atılan "ölüm" ve "yitip gitme" duygularını su üzerine çıkarıyor. misal, ben öyle sıkı bir takipçisi değildim hatta itiraf etmeliyim ki dans programında izlerken "yeter be sus biraz defne" dediğim oluyordu. Ama duyduğumda cok etkilendim, ve ağzımdan ilk dökülen cümleler şunlar oldu: "Vay be hayata bak pazar günü gülerek izle, salı gunu ölüm haberini al." Ve kişiyi kendi hayatı üzerine, bomboş şeylere üzülmekle geçirdiği zamanları düşünmeye sevk ediyor. Ha tabi senin de dediğin gibi, unutmaya meyilli olduğumuzdan, bu etki giderek azalıyor ta ki başka bir ölüm haberine kadar...