18 Kasım 2013 Pazartesi

Amirim Behzat Ç.

Behzat amirim sayfalarca yazdırır insanı aslında. Anlatmakla bitmez bir adam çünkü. Neredeyse Ankara'yı sevdirdi, şivesiyle beraber. Hala içim öfke dolu dizinin bitişine. Hala inanamamakta ısrarlıyım. Oysa ki belki de ilk kez bu ülkede "10 sezon" sürse bıktırmayacaktı bir dizi. Biz onu, O bizi diri tutacaktık sürseydi. Ama birilerine fazla geldi. Gerçekliğini kaldıramadılar elbet. Ellerinden geleni yapsalar da izlenmesine engel olamadılar işte. Sonunda sansürün sınırsızlığına dayanamayan dizi yaratıcıları daha fazla baskı görmeden çekildiler. Çekildiler de bitti mi? Hayır. Sinema'da devam ettiler. Dün akşam "Behzat Ç. Ankara Yanıyor" filmine gidip hasret giderdim ekiple. Çıkışta ise tabi ki bira içerek düşündüm düşündüm, kahroldum. Ha izlerken bir kez daha dizinin sona ermesini sağlayanlara saygılarımı en içten küfürlerimle sundum elbet. Malum çok güzel küfürler öğrendik :) "Madem öyle" dedim "bari her sene bir film çekseler".Aynı heyecanla gidip izlemez miyiz? Çünkü sadece ben böyle hissediyor olamam; bizim amirim ve ekibine ihtiyacımız var. Son yıllarda gittikçe azınlıkta hissettiğimiz yalnız ülkem'de "amirim" bizi anlayan tek karakterdi sanki.. Ve tabi ekibin tümü. Hayalet'e, Akbaba'ya, Harun'a ve Eda'ya fazlasıyla alıştık evet. Ne küfürleri fazla geldi ne yalnızlıkları. Evlerine girip biralarına, sohbetlerine ortak olsak hiç birimiz garipsemezdik heralde. Çok açmadan arayı ama taze tutmaya devam edeceğim kendi adıma. Ara ara izlemeye devam edip hatıralarını taze tutmak en güzeli. Onların sesleri, Angara şiveleri olmadan daha da yalnız hissederiz yoksa. 

- Başka yolu yok değil mi amirim? 
- Saçma sapan konuşma la!!!  

Hiç yorum yok: