2 Aralık 2013 Pazartesi

#blogfırtınası Kürk Mantolu Madonna ile Yeniden

Madem bu yazı bir kitabın herhangi bir satırıyla başlayacak tabi aklıma yine "Kürk Mantolu Madonna" geldi. Hala daha çok sevdiğim bir roman okumadım sanırım. 

 "Benim fikrimce aşk diye ayrı, müceret bir merfum yoktu.İnsanlar arasında çeşit çeşit kendini gösteren bütün sevgiler, sempatiler bir nevi aşktı. Yalnız yerine göre isim ve şekil değiştiriyordu"...
Aklımı okuyabilse biri, ancak bu kadar güzel anlatırdı. Sabahattin Ali bu satırları yazacak kadar cesurdu. Çünkü bu fikir öyle herkesin anlayabileceği türde bir düşünce değil bence. O insanlar arasındaki tüm sevgiler demiş ya bana kalırsa "her hangi" bir varlığa bile duyulabilir o sevgi. Yazarın da dediği gibi ismi değişir, şekli değişir, verdiği mutluluk değişir. Nasıl istersen öyle tanımlar öyle yaşarsın. İster basitleştir ister tüm dünyanı aşk üzerine kur sana kalmış. Kim her ne şekilde anlatırsa anlatsın fark etmez. Yanlışı doğrusu olmaz, olmamalı. Ama en güzel tanım benim için böylesi işte. Aşk sevdadır aslında. İnsanı hasta edecek kadar ama bazen yaşatacak kadar büyüktür. Bu dünyanın tüm kahrını çekip, uzun-kısa bir ömür yaşayıp sadece belirli kalıplara sokmak aşkı, haksızlık değil de ne? Sevgi büyükse, en öfkeli anlarının ardından gülümsetiyorsa sevdadır ya işte. Bunun başka nasıl bir açıklaması olabilir ki? Kime, neye bütün kalbin ve ruhunla bağlısın? Neyi için yanacak, aklın başından gidecek kadar istiyorsun? Hepsi aşkın parçası veya ta kendisi değil mi? Ve eğer gerçekten aşk insanı isen; yabancı bir şehrin ara sokaklarında, çocukluğunun semtinde, sayfaları yırtılmış eski bir defterde, bilinmeyen bir şarkının nakaratında, bir çift gözde, sıradan film repliğinde, kıyıda köşede kalmış-kimsenin fark etmeyeceği kadar basit bir insanda bulursun aşkı..Ve bunca sevginin altında kalmadan, garipsemeden, tanımlamalar aramadan yaşamaya devam edersin. Çünkü sevda her yerde en çok da senin içindedir...Kimse anlamasa da Sabahattin Ali olsa anlardı...

Hiç yorum yok: