10 Nisan 2014 Perşembe

Fırtına'm

Bir Hikaye'den

"Fırtına yeni dindi. O öyle çok konuşmuşum ki, sesimi çıkaracak halim yok. Hani insanlara bıkmadan sarılırsın da ardından kollarını kaldıracak gücün kalmaz ya aynen öyle işte. Bu konuşmaların çoğunluğu kendimle olanlar aslında. Ve sanki senelerdir kendime söylemediklerimi son birkaç ayda söyledim. Bazen fısıldadım, bazen bağıra çağıra haykırdım kendi yüzüme. Cümleler tokat gibi çarptı,incitti. Yürüdüm, koştum, nefesim kesilecek gibi oldu. Tüm bu süreçte kalbinde dinlendim en sevdiklerimin, hasretlerini yara izi gibi bana bırakanları düşündüm hiç durmadan, eksik kaldım, fazla oldum. Ara ara Tanrı ile de konuştum elbet; biraz sığınarak biraz da hesap sorarak. Sonra küstüm kendime. Kendime küs kaldığım o günlerde hırçınlığım beni bile yaraladı. Küfretmeyi, sarhoş olmayı öğrendim hızlıca. İçinden çıkamadığım akvaryumdan kurtuldum. Ama iyi geldiğini itiraf etmeliyim. Meğer ruhumdan önce göz kapaklarıma, ellerime sonra sokaklara ve hızla şehre dökülmesi gerekenler varmış. Damarlarımda mı geziniyorlardı bilmiyorum. Belki doğuştan kırık dökük kalbimin yarım açılmış kapağında, bilmiyorum.Sonuçta bunca seneden sonra yanıma gelmek istemişler, nasıl geri çevirirdim? Ben de kabullenmeyi seçtim elbet. Onları da pamukların arasına sarmalayıp özenle saklayacaktım. Günler geçti. Mevsimler belki de hatırlamıyorum. Neden bilmem, kendimle konuşmalarımdan bıkmış olmalıyım ki, en sevdiklerime de anlattım. Bilsinler beni ben gibi...Zaten göz bebeğimden geçen bütün alt yazıları okuyan onlar değil mi? Sonra onlarla konuşmalarım başladı....Hatta yazdım..Uzun uzun yazdım. Belki kurduğum cümleler en zoruydu ama vazgeçmedim. Saklamadım da ilk kez. Sadece içimi dökmek istedim. Bunca hesaplaşma boşa gitmemeliydi. Şimdi ne mi oldu? Fırtına duruldu. Veya içimde demlenmekte. Sessizce bekliyorum. Ama eskisinden daha az korkarak. Yeniden başlamak için asla geç değildir. Çünkü hayat hep hayat'tır."

Hiç yorum yok: