16 Ekim 2015 Cuma

Mucize

"Mucize" ne kocaman bir kelime. İçi uçsuz bucaksız imkansızlıklarla dolu sanki. İnsanın aklına neler neler getiriyor, ne beklentilere yol açıyor. Bir ağacın gölgesinde hayallere dalıp kendimize deli mucizeler çizebiliriz. Oysa ki mucize bizimle anlamlanıyor, bizimle büyüdükçe büyüyor. Sana mucize gelen ona sıradan olmuş ne önemi var? Ona mucize olanın sana ne faydası var? Hiç. Mucize, tamamen kişisel ve belki de en basit ayrıntılarda gizli. Mesela çocuğun ilk kez "anne" deyişidir mucize. Veya seneler geçse de aynı adama aynı hayranlıkla bakabilmektir, elinin sıcağının hiç tükenmeyişidir. Bazense mucize, bir insana en kuytu yaralarını göstermek, sesini duyunca ferahlamaktır. Belki mucize, aynı ana babadan olmadan "kardeş" hissetmekte, belki de onun canı acıdığında senin avuçlarına dikenlerin batmasıdır.  Kim bilir bir cümlenin kalbini yerle bir etmesinde veya küçücük bir gülüşün keyifsiz bir güne ışık olmasındadır. Uzaklarda aramaya gerek yok; mucize, damarlarında akan kanda, sevdiğin yemeğin damağında bıraktığı tatda, denizin kokusunu içine çekmekte, sevdiklerinle uyanmaktadır. Hepsini boşverin, "Mucize" sağlıkla tamamladığımız ve sevgiyi hissettiğimiz sıradan bir günün ta kendisidir aslında, görmek isteyene..

Hiç yorum yok: