Gezi'ye Gitmek Gezi'yi Hissetmek
Sonunda ben de Gezi'deydim. İlk gençlik yıllarımızda el ele gezdiğimiz Gezi Parkı'ında bu kez müze gezen Japon turist gibi hissettim. Gördüğüm her şeyi kare kare fotoğraflandırmak için uğraştım durdum. İçimde gurur ve tarifsiz bir mutluluk vardı meydanı ve parkı gezerken. Korkunun sınırları geçilmiş sanki hepimiz senelerdir süregelen bir uykudan uyanmıştık. Geleceğe dair umutlu, dirençli ve hür hissediyorduk. Gördüğüm her yer ayrı bir açık hava müzesine aitti sanki. Müthiş zeka ürünü pankartlar-duvar yazıları, barikatlar ve Gezi Parkı'ndaki kurtarılmış bölge beni çok etkiledi. Evet aynen bir kurtarılmış bölge gibiydi park. Her tür insanın barış,dayanışma ve saygı içinde yaşadığı bir kent olmuştu sanki. Kendiliğinden ve doğal. İçinde reviri, yemekhanesi, marketi,berberi, veterineri, çocuk evi, sahnesi, kütüphanesi, bostanı olan düş bir kent. Çadırlar dizi dizi, herkes birbirine yardım etme telaşı içinde. Beraber sofra kuranlar, yoga yapanlar, müzik dinleyenler, sınavlarına çalışanlar, çöp toplayanlar derken bu "rüya gibi yaşam alanı"nı sevip imrenmemek mümkün değil. Geçirdiğim her an kendimi uzun zamandır hissetmediğim kadar mutlu ve umutlu hissettim. Herkes gidip görmeli, orada mümkün olduğunca zaman geçirip mutluluğu, özgürlüğü hissetmeli, yaşamalı bence. Biz ne güzel insanlarmışız görmeli :)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder